Hayvan beslenmesinde antioksidanların teknolojik ve biyolojik fonksiyonları
Antioksidanlar, oksijen ile reaksiyona girerek gıdalarda oksidatif bozulmayı önleyen veya geciktiren bileşikler olarak tanımlanmaktadırlar. Uluslararası Gıda Kodeks Komisyonu (CAC)’nin tanımında ise antioksidanlar “gıdada yağın acılaşması ve renk değişimleri gibi oksidasyon reaksiyonları sonucunda oluşan bozulmaları önleyerek raf ömrünü uzatan maddeler” olarak ifade edilmektedirler.
Antioksidanlar, hayvan yemi, premiks ve yağların raf ömrünü uzatmak için, üretim, işleme ve depolama sırasında lipid peroksidasyonunu ve oksidatif randımanı önleme etkisine dayanan katkı maddeleri olarak kullanılır.
Lipid peroksidasyonuna oldukça duyarlı olan çoklu doymamış yağ asitleri (ÇDYA’lar) bakımından zengin bileşenlere sahip diyet formülasyonunun mevcut eğiliminden dolayı, hayvan beslenmesinde antioksidanların kullanımı artmıştır.
Hayvan beslenmesinde antioksidanların teknolojik rolü
Yemi oluşturan yağların oksidasyonu, onları tüketen hayvana sağlanan enerjiyi azaltarak, besin değerinde belirgin bir azalmaya neden olur. Aynı şekilde, bileşenlerinin oksidasyonuna uğrayan yem, hayvanlara toksik olabilecek yüksek seviyelerde serbest radikalleri ve peroksitleri içerir.
Antioksidanlar, yemleri, unları, premiksleri ve hayvansal yağları taze ve sağlıklı tutmaya, tüketim sürelerini uzatmaya katkıda bulunurlar. Çünkü antioksidanlar, oksidasyonun yol açtığı bozulmalara karşı korur, duyusal özelliklerini sağlam tutarlar, böylece acılaşmalarını ve renk bozulmalarını önlerler. Aynı zamanda pigmentler, amino asitler ve vitaminler gibi temel besin maddelerinin tahrip edilmesini de önlerler.
Üreticiler, sürekli olarak sağlık açısından güvenli, ekonomik açıdan uygun ve hepsinden önemlisi organoleptik özellikleri değiştirmeyen yeni antioksidanların arayışındalar. Ayrıca düşük sıcaklıklarda etkili, yağda çözünebilir ve yemin üretim süreçlerine dirençli olmaları gerekir.
Hayvan beslenmesinde antioksidanların biyolojik işlevi
Antioksidanlar, maddelerin fizyolojik değişikliklere neden olabilen oksidasyondan kurtulma ve oksidatif stres kaynaklı hastalıkların önlenmesinde temel rol oynamaktadır.
Temel olarak, oksidatif stres, endojen serbest radikallerin oluşumu ile vücuttaki antioksidan savunmanın biyolojik sistemleri arasındaki dengesizlikten kaynaklanan, kötüleşen bir durumdur. Serbest radikallerin aşırı üretimi durumunda, olası hücresel hasarı önlemek için dışsal bir antioksidan alımına büyük ihtiyaç vardır. Takviye olarak dışarıdan alınan bu antioksidanlar, oksidasyon ve antioksidan arasındaki dengede temel bir rol oynar. Çoğu durumda, fizyolojik antioksidan dozları yararlı etkiler sergiler.
Hayvanlar, kendi metabolik aktivitelerinin bir sonucu olarak sürekli olarak üretilen serbest radikallerle savaşmak için bir antioksidan biyolojik sisteme sahiptir. Bununla birlikte, endojen antioksidan bariyer tarafından sunulan korumanın belirli bir sınırı vardır. Bu sınır ayrıca aşırı serbest radikal üretimine neden olan ve / veya antioksidan biyolojik sistemin etkinliğini zayıflatan ve böylece oksidatif strese neden olabilecek faktörlerin varlığı ile de tehlikeye girer. Bu faktörlerin bazıları şunlardır: yüksek oranda doymamış yağ asitleri içeren yem tüketimi, mikotoksinler, ağır metaller, mantar ilaçları ve böcek ilaçları alımı, zayıf beslenme ve patojenik enfeksiyonlar.
Antioksidanlar, sadece besi hayvanlarında daha yüksek bir verim elde etmek ve böylece karlılığı arttırmak için değil aynı zamanda üretim kalitesini (süt, et, yumurta) ve tüketici güvenliğini arttırmak için de gereklidir. Antioksidanları hayvanlara vermenin ekonomik, pratik ve etkili bir yolu ise beslenmedir.
Doğal antioksidan : Tokoferoller
Doğal antioksidan olan Tokoferoller ürünleri teknolojik olarak korumanın yanı sıra, alfa tokoferol (Vitamin E) bileşimlerinde içermenin biyolojik bir yararına sahiptir. Tokoferoller, 4 izomerin bir karışımı ile oluşturulur: alfa, beta, gama ve delta ve bunların her birinin yüzdesi, Tokoferollerin kökenine bağlı olarak değişir. Bitkilerdne elde edilen doğal tokoferoller, sadece dl-alfa tokoferolden oluşan sentetik E Vitaminine kıyasla hem diğer izomerleri içermektedir hem de biyo-yararlanımı daha iyidir.
Ruminantların beslenmesinde farklı dozlarda d-alfa tokoferol kullanılmasının hastalık görülme sıklığını azaltarak olumlu etkiler sağladığı kanıtlanmıştır. Süt ineklerini antioksidan vitaminlerle takviye etmek suretiyle mastitis enfeksiyonu görülme sıklığı azaltılmıştır.
Doğal E Vitamini takviyesi, kesilen hayvanların et kalitesini de arttırmıştır, çünkü etin rengi, takviye verilmemiş hayvanlarınkiyle karşılaştırıldığında korunmaktadır. Bunun temel sebebi organoleptik özellikleri veren bir protein olan miyoglobinin oksidasyonunun yavaş seyretmesidir.
Gıda işlemede antioksidanların eklenmesi uzun süredir kullanılmaktadır. Hayvan beslenmesinde antioksidan takviyesi ise göreceli olarak daha yenidir ve daha ekonomik olmasının yanı sıra, oksidatif stabilite ve duyusal nitelikleri geliştirmek için etkili bir strateji olabilir. Antioksidanların eklendiği yemle beslenen besi hayvanlarının etinde renk bozukluğu olarak ortaya çıkan metmyoglobin oluşumu gecikir ve bu sayede etin renginin kesimden sonra sofraya kadar olan sürede canlı kalması sağlanır.
Özetle, hayvan beslenmesinde antioksidanların kullanımı, temel besinlerin korunmasında ve hayvan tarafından en iyi şekilde yararlanımda çok önemlidir. Ek olarak, hayvan beslenmesinde antioksidanların varlığı hayvan refahını ve hayvansal kaynaklı ürünlerin kalitesini arttırır .